CANAN YILDIZ (Sultangazi Orhangazi İlkokulu Anaokulu Öğretmeni)


DÜNYAYI KURTARAN ADAMLAR


Geçen sene Ekim ayı gibiydi sanırım, “Osmanlı Türkçesi” ile ilgili bir kurs açılıyormuş katılmak isteyip istemediğimizi beyan etmemizi isteyen imza sirkü geldi. Arkadaşlarla konuştuk; “katılalım, nedir ne değildir bir bakalım, baktık öğrenemiyoruz vazgeçeriz, hem de hakkında bir fikrimiz olur” dedik.

İlk gittiğimizde hocamız ismini Osmanlı Türkçesi ile yazdı aman Allah’ım ne güzel yazıyor! Bizde baktık tabi. Alfabeyi öğrendik ilk önce. Beni hayal kırıklığına uğratan tek şey sonunda sınav olacak olmamızdı! Ben ders çalışmayı seven bir öğrenci hiç olamadım hatta ders çalışmaya bir tepki olarak doğduğumu falan düşünüyorum :) şaka. Hangi dersti hatırlamıyorum sınavına çok çalıştım ama 63 aldım, ben zaten ders çalışmadan da aşağı yukarı böyle notlar alıyorum hatta daha yüksek! Bu şaka değil...

Sonra her derste olduğu gibi müfredat devam ediyoruz, sınıfta bir çok kişi okuyor ben biraz gerideyim okurken kekeliyorum, benim okuyamadığım yerleri arkadaş okuyor ben okumuş gibi yapıyorum, böyle olduğu için çok utanıyordum aslında, bıraksam mı? bırakmasam mı? diye düşünüp duruyorum, sınavda kesin kalacağım zaten hem kekeliyorum hem de benim yazım çok kötü okunmuyor! (bence bilgisayarı benim için icat etmişler). Bunca olumsuzluğa rağmen hoca yaparsınız diyor. Aslına bakarsanız öğrenememiş olsam bile çok keyifli, Atatürk’ün notlarını “Osmanlı Türkçesi” ile alıyor olduğunu öğrenmiş olmak daha da keyifli, yeni bir şeyler denemek çok çok keyifli..

Yaşasın okumayı söktüm! Okuma egzersizlerinin payı büyük. Sağ olsun hocam iyi not vermişte yazılı sınavdan da geçtim. İyi ki de gitmişim. Hocam “Hasip Korhan'a” benim bütün yaramazlıklarıma katlandığı için çok teşekkür ederim.

Amma saçmalamış diye düşünebilirsiniz!

Hepimizin bildiği gibi Milli Eğitim Şurasının kararlarından biri “Osmanlı Türkçesi” dersinin zorunlu olması. Haber kanallarının, sosyal medyanın bu konuyla ilgili son derece taraflı ve bilgisiz tutumları o kadar rahatsız edici ki. Gerçi beni “mezar taşlarını okuyamayan bir nesil yetişti” gibi bir savunma biçimi de rahatsız ediyor.  

Okullar öğrencilere yeni bakış açısı, değişik bir kültür birikimi kazandıracak şekilde olmalı.

Kendim dahil bir özeleştiri yapmak istedim.

1.     Hangi öğretmen kararların tamamını okudu, inceledi ve anladı?

2.     Okuduk diyelim, içindeki her karar mı kötü? Aslında iyi fikirmiş diyebileceğimiz bir karar yok mu?

3.     Neden sadece eleştiriyoruz? Kabaca becerebiliyorsak eğer gidip bu kararları verecek kişilerden birisi neden olmuyoruz?

Medyadaki taraf kokan haberleri izleyip ya da kendi siyasi görüşümüzün kölesi gibi bilip bilmeden sosyal medyada “dünyayı kurtaran adamlar” olmaktan vazgeçmemiz dileklerimle…