Önceki yazımızda ifrat - tefritten kurtulabilmek için ölçü, denge ve orta yol üzerinde olmak gerektiğini belirterek " Her işin hayırlısı ortasıdır." prensibinin Kur`an-ı Kerim`de 4 yerde geçtiğinden bahsetmiş, ancak hangi âyetler olduğunu izah edememiştik. Bunu Celaleddin Abdurrahman es-Suyûtî, " el-Itkan fi ulûmi`l-Kur`an" adlı eserinde el-Maverdî`den naklederek anlatıyor. (1) Birincisi: "O, ne yaşlı, ne de körpe, ikisi arası bir inektir. Size emredileni hemen yapın." (2) İnek kesme kıssası, Kur`an-ı Kerim`in 2. süresi olan Bakara süresinin 67-71. âyetlerinde anlatılır ve sürenin bu isimle anılması da bu olaya bağlanır. Özetlersek olay şöyle: İsrailoğullarından iki genç mirasına konmak için amcalarını öldürür ve olay Musa (as)`a arz edilir. Musa (as) da bir türlü katilleri bulamaz ve Hz. Allah (cc)`a sığınır. Hz. Allah (cc) da bir sığır kesilmesini, onun bir parçasıyla ölüye vurulmasını, ölünün dirilip katili haber vereceğini bildirir. Ancak onlar, emredileni yapmak yerine, Musa (as)`a: " Bizimle alay mı ediyorsun? " (3) diyerek kesilecek sığırın vasıfları hakkında gereksiz sorular soruyorlardı. Onlar sordukça zaman geçiyor ve işler zorlaşıyordu... İşte onların ifrata kaçan gereksiz soruları üzerine bu âyeti kerime indirildi. " O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir inektir." Sonunda inek kesilir ve bir parçası ölüye vurulur, ölü dirilir ve katilin kim olduğunu söyler. Neden inek kesilmesi ve bir parçasıyla ölüye vurulması emredilmiş? Çünkü yüce Allah (cc) bir şeyi istedi mi, "ol" der, hemen olur. Ama her şeyi bir sisteme ve kurala bağlamıştır. İsteseydi inek kesilmeden ve bir parçasıyla ölüye vurulmadan da ölüyü diriltebilirdi. Eski Mısırlıların ineğe tapmaları, bir ara Yahudilerin de buzağıya tapmış olmaları sebebiyle ineğin kutsal olduğu inancını yıkmak ve ineğe tapmanın yanlış olduğunu belirtmek için böyle emredilmiş olabilir. İkincisi: "Onlar (Rahman`ın kulları), harcadıklarında ne israf, ne de cimrilik eder; ikisi arasında orta bir yol izlerler." (4) Bu âyeti kerime de israf ve cimrilik konusunda aşırılıklardan uzak durmayı ve "orta yolu" tavsiye eder. Bu güzel prensip, ticarî, sosyal ve ekonomik hayatta başarılı olmak için ne kadar güzel ve önemlidir. Çünkü israf ifrat, cimrilik tefrittir. İsrafın sonunda iflas; cimriliğin sonunda ise nankörlük ve vebal vardır. Her ikisi de yanlıştır, zararlıdır. İşte iyi insanlar bu gibi aşırılıklara kaçmazlar, orta yolu izlerler. Üçüncüsü: "Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır,(kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun." (5) Bu âyeti kerime ile de hem cimrilik ve hem de israftan kaçınma ve orta yol tavsiye edilmektedir. Dördüncüsü: "Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arasında bir yol tut." (6) Demek ki namazda okumanın da bir âdâbı vardır. Ne yüksek sesle okumak, başkalarını rahatsız etmek; ne de tamamen sesini kısmak; kendi duyabileceği kadar ikisi arası bir orta yol. İster, cemaatle, ister tek başına fark etmez. Tabii ki cemaatle kılarken başkalarını rahatsız etmemeye özel bir dikkat göstermek gerekir. Şüphesiz ki cemaatle kılarken imam sesli okuması gereken yerde sesli, gizli okuması gereken yerde gizli okur. Ancak sesli okurken de doğru olan, Tecvid kurallarına uygun olarak aşırı bağırmalardan veya cemaatin duyamayacağı derecede sessiz okumaktan kaçınmaktır. İkisi arası orta yol, ölçü ve denge... İnsanların konuşurken de buna riayet etmesi gerekir. Bu prensibe uygun daha pek çok âyeti kerime ele alınabilir. Ancak şu iki âyeti kerimeyi de nakletmekte fayda vardır: 1- "Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini himar (merkep) sesidir." (7) Bu âyeti kerime, yalnız konuşmada ölçüyü göstermekle kalmıyor, aynı zamanda yürüyüşteki ölçüye de işaretle kibirli - gururlu yürümenin yanlış olduğunu beyan ediyor. Bu konudaki diğer âyeti kerime ise şöyle: 2- "Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen, ne yeri yarabilir ve ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin." (8) Âyeti kerime, hem orta yolu tavsiye ediyor ve hem de sebebini açıklıyor. O da haddini bilmek, kibirli - gururlu olmamak. "Dosdoğru" manasına gelen "İstikamet" ve "Dosdoğru yol" demek olan "Sırat-ı Müstakîm" tabirleri de, orta yol, itidal, ölçü ve denge demektir. Beş vakit namazın her rek`atinde okuduğumuz Fatiha süresinde şöyle dua ediyoruz: "Bize dosdoğru yolu göster. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil." (9) "Sırat-ı Müstakîm" ifadesi, çoğu "Hidayet" kökünden türetilmiş kelimelerle olmak üzere Kur`an-ı Kerim`de 32 yerde geçmektedir. (10) Adalet manasına da gelen bu tabir, "hak yol, ifrat ve tefrit arası orta yol, haniflik" şeklinde yorumlanır. İfrat ve tefrite düşen istikameti de kaybeder. Çünkü orta yol, istikamettir. Mu`tedil (dengeli-ölçülü) olmak müstakîm olmaktır. Sevgili Peygamberimiz (sa) ashabına dosdoğru bir çizgi çizerek: "İşte Allah`ın dosdoğru yolu budur." ; sonra yanlarına eğri çizgiler çizerek: "İşte bunlar da bir takım yollar ki, hepsinin üzerinde o yola çağıran bir şeytan vardır." buyurmuştur. (11) Demek ki dosdoğru yol bir tane, ama dışında bir sürü eğri ve yanlış yollar vardır. Özel olarak itidal ve orta yolu açıklayan ve tavsiye eden bu âyeti kerimelerin dışında denebilir ki hemen her âyeti kerime konusuyla ilgili olarak ifrat ve tefritten uzak durmayı ve itidal üzere orta yolu seçmeyi tavsiye eder. 1- el-Itkan fi ulûmi`l-Kur`an, ||, 168; Din Eğitimi Açısından Adalet Kavramı adlı yüksek lisans Tezimiz, s: 15-18 2- Bakara süresi /2, âyet: 68 3- Bakara süresi /2, âyet: 67 4- Furkan süresi /25, âyet: 67 5- İsra süresi /17, âyet: 29 6- İsra süresi /17, âyet: 110 7- Lokman süresi /31, âyet: 19 8- İsra süresi /17, âyet: 37 9- Fâtiha süresi /1, âyet: 6-7 10- el-Mu`cemü`l-Müfehres., s: 407 11- İbni Mâce, Sünen, |, 6