Sol başta Selahhattin Yıldız`ın oğlu Mücahit Yıldız, Ortada Şeref Yıldız, sağda oğlu Faruk Yıldız.
2019 tarihinde Beykoz Göksü Mahallesi Camiinden ebediyete uğurladık. Cenazesine çok kalabalık bir cemaat iştirak etti, cami yetmediği gibi, caminin avlusu ve sokaklar doldu taştı. Allah (cc) rahmet eylesin.
1941 yılında
Rize`de doğan
Şeref Yıldız, kendisi gibi sevilen sayılan işadamı
Sultan Yıldız`ın oğlu, 8 kardeşten biri. Ağabeyi
Selahhattin YILDIZ`la birlikte kozmetik, temizlik, gıda, plastik, makine otomasyon sanayi-inşaat ve mobilya alanında ülke sanayiine çok büyük hizmetlerde bulunmuş,
Tibet üretim tesislerini kurarak binlerce insana iş imkânı sağlamışlar.
Kendileriyle hemşehri olmakla beraber 1996 yılında tanıştık. O zamanlar
Ümraniye Milli Eğitim Müdürü idim. Bugün ayrı ilçe olan
Çekmeköy`ün tamamı (
Çekmeköy,
Taşdelen, Alemdağ ve Ömerli) ile
Sancaktepe sınırları içinde kalan
Sarıgazi ve
Yenidoğan beldeleri de
Ümraniye`ye bağlıydı. Bu beldelerde çok devlet okulu ve bağış okul yaptırdık.
İşte
Şeref ve
Selahhattin Yıldız kardeşlerin anne-babaları adına
Sarigazi`de güzel bir proje ile cami yaptırdıklarını öğrendim ve kendileriyle görüştük. Hemen caminin yanındaki arsalarına 16 derslik bir okul yaptırmayı kabul ettiler. Zaten buna hazırdılar.
07/08/1996 tarihinde İstanbul Valiliğinde 10 bağış okul protokol töreni yapıldı. Ki, 7 tanesi Ümraniye`ye aitti. Vali
Rıdvan Yenişen`di.(Allah rahmet eylesin.) İl Milli Eğitim Müdürümüz
Ömer Balıbey yeni göreve başlamıştı.Valilikteki törene
Selahattin Yıldız katılmıştı. Protokol töreninden sonra valiliğin merdivenlerinde bir hatıra fotoğrafı çekilmişti.
İşte
Şeref ve
Selahattin Yıldız kardeşler kendi arsalarına bu güzel cami ve okulu yaptırdılar. Yapıldığında İlköğretim Okulu idi ve bölgede önemli bir ihtiyacı karşılamıştı. Şimdi bine yakın öğrencisi ve 40 kadar öğretmeniyle Ortaokul olarak eğitime devam etmektedir. Yapıldığından beri hem camide binlerce kişi ibadet yapıyor ve hem de okulda binlerce öğrenci öğrenim görüyor. Ne mutlu bu insanlara ki, arkalarından kendilerine sevap kazandıracak böylesine güzel eserler bıraktılar. Sevgili Peygamberimiz: "
İnsan ölünce amel defteri kapanır, ancak üç kişinin kapanmaz. Sadaka-ı câriye (devam eden hayır- sadakalar), istifade edilen ilim (kitap gibi) ve kendisine dua eden hayırlı evlat." (1) buyuruyor.
Cami, okul, yurt, yol, köprü, çeşme, vs. gibi insanların istifade ettiği kalıcı eserler bırakanlar, faydalı kitap yazanlar ve hayırlı evlat yetiştirenlerin öldükten sonra da amel defterlerine sevap yazılmaya devam eder. İşte bu sebeple bu iki kardeşin öldükten sonra da sevap kazandıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hem ikisi de kendileri gibi iyi yetişmiş ve babalarının yolunu takip eden değerli evlatlar bırakmışlar...
Selahattin Bey 2001 yılında vefat etti ve aynı camide namazı kılınarak aynı mezarliğa defnedildi. O arada ben 3,5 yılda 10 defa gidip 11 defa mahkeme kararıyla döndüğüm için haliyle kendisiyle pek görüşemedik. Ama bu tarihten sonra
Şeref Bey`le zaman zaman bir araya gelir görüşürdük. Bazen Cuma namazını
Sultanlar Camii`nde kılar,okula geçerdik. Bazen değişik platformlarda beraber olurduk. Bazen de telefonla görüşürdük. Bir defasında aradığımda ümre ziyareti için Kâbe`de olduğunu söylemişti. Bizim için de dua etmesini istemiştim.
Ümraniye`den ayrıldıktan sonra da gerek
Şeref Bey`le ve gerekse diğer bağışçılarla ve okullarıyla ilgimiz hiç kesilmedi. Öyle de olması gerekir. Nitekim, okulların dönüşümü sırasında sanırım veliler
Şeref Bey`den bir istekte bulunmuşlar. O zaman beni aradı ve her zamanki gibi nâzik bir üslupla şöyle dedi:"
Okul yap dediniz, biz de yaptık. Şimdi okul dönüşümü yapılıyor, ilgilenebilir misiniz?"
Ben de hemen okula giderek yetkililerden bilgi almış ve ilgilenmiştim. Zaten ikisi de o kadar efendi, kibar, nâzik insanlardı ki, onlarla konuşmak bile ayrı bir zevk veriyordu insana... Gerek
Şeref Bey ve gerekse
Selahattin Bey, her ikisi de ticareti ve işadamlığını iş ahlakına uygun ve dürüstçe yaparak hem işlerini büyüttüler ve hem de herkesin sevgi ve saygısını kazandılar.
Bu iki değerli insanda gördüğüm en önemli özellik, bir defa kıyafetlerine çok dikkat eder ve hep temiz ve şık giyinirlerdi. Ayrıca birbirlerine çok saygılı olduklarını müşahede ettim. Hiç bir zaman tıraşsız, ceket, gömlek ve kravatsız görmedim. Bu karşısındakine olan bir saygının ifadesiydi. Hem kardeşlik, hem iş ortaklığı ve hem de hayır işlerinde iyi örnek oldular. Evlatları Faruk Bey ve Mücahit Bey`de de aynı sevgi ve saygıyı görmek mümkün.
Tabii ki içlerini ancak Allah (cc) bilir, ama âdetâ içlerinin temizliği dışlarına vuracak şekilde dürüst ve düzgün insan oldukları her hallerinden belliydi. İkisi de geriye güzel evlatlar bıraktılar. Başta
Faruk Yıldız ile
Mücahit Yıldız olmak üzere babalarının bıraktığı maddî-mânevî mirası geliştirerek devam ettiriyorlar. Hz. Allah (cc)
Şeref ve
Selahattin Yıldız kardeşlere, bütün geçmişlerine ve geçmişlerimize rahmet eylesin!..
1- Müslim, Vasiyyet, 14; Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Vesâyâ, 14; Tirmizî, Ahkâm, 36; Neseî,
Vesâyâ, 8