
Pehlivan deyince güreşte rakibini yenen akla gelir.
Şüphesiz ki kuvvetli olan, kendinden daha güçsüz olanı kolaylıkla yener. Hele işin tekniğini biliyorsa, önceden gerekli hazırlıkları yaptıysa işi daha da kolaylaşır. Diğer spor müsabakaları vs. de böyledir.
Halbuki asıl pehlivan, asıl yiğit bu değildir. Ya kimdir? Onu sevgili Peygamberimiz şöyle tarif ediyor:
"
Gerçek pehlivan-yiğit, güreşte rakibini yenen değil; öfkelendiği zaman öfkesini yenendir." (1)
Ne kadar doğru ve tarihi bir gerçek!
Çünkü insan öfkelendiği zaman ne yaptığını bilmez, en istemediği şeyleri bile âdetâ zevkle yapar, veya söyler ve çok büyük bir iş yaptığını zanneder...
Hani deriz ya:
"
Ağzından çıkanı kulağı duymuyor!"
İşte tam da öyle! Çünkü akıl çıkar, şeytan ve nefis hâkim olur. Allah (cc) korusun, insan hiç de istemediği kötü şeyleri söyler ve yapar.
Fakat sonra aklı başına gelince ve iş işten geçtikten sonra "
eyvah, ne yaptım ben? Nasıl bu işi yaptım! Nasıl bunları söyledim?" diye pişmanlık duyar. Ama artık iş işten geçmiştir. Olan olmuş, söylenen söylenmiştir.
İşte insan kızdığı zaman ona istemediği kötülükleri yaptıran şeytan ve nefistir.
Atalarımız ne kadar güzel söylemişler:
"
Öfkeyle kalkan zararla oturur!"
" Keskin sirke küpüne zarar verir!"
Gerçekten öyle değil mi?
Bu sebeple uygun ve doğru olan, sinirlenip kızdığı zaman insanın öfkesi geçene kadar, hiç bir şey söylememesi ve yapmamasıdır.
Bunun yanında sevgili Peygamberimizin tavsiye buyurduğu bazı yatıştırıcılara (veya reçetelere) da başvurmak gerekir:
"
Önce Eûzü Besmele çekerek öfkeyi körükleyip kabartan şeytan ve nefisten Allah (cc)`a sığınmalı." (2)
Yüce Allah (cc)`a sığınmak manevi bir çaredir.
"
Ayakta ise oturmalı, oturuyorsa sırt üstü yatmalı." (3)
Çünkü ayakta iken insanın elinden daha büyük kötülükler çıkabilir. Ayakta durmak kaba kuvvete başvurmak için daha uygundur. Oturmak biraz sakinleştirir. Yatarken de zarar en aza indirilebilir.
"
Öfke yine geçmemişse, kalkıp soğuk su ile abdest almalı." (4)
Çünkü abdestin manevi yönünün yanında bir de maddi yönü vardır ki, o da o andaki harareti soğuk su ile abdest alarak söndürmektir.
Nitekim sevgili Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur:
"
Şüphesiz ki öfke şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Ateşi su söndürür. O halde sizden birisi öfkelendiği zaman abdest alsın." (4)
Bunlar önemli tavsiyeler... Denemekte fayda vardır.
Şüphesiz ki burada sabır çok önemli bir yer tutar. Zaten sabır her zaman iyidir.
Sevgili Peygamberimiz insanlara mizaç ve kabiliyetlerine göre konuşur, uygun tavsiyelerde bulunurdu.
Bir gün birisi gelip Peygamberimize :"
Bana öğüt ver." dedi
Peygamberimiz de ona: "
Kızma!" buyurdu.
Soran kişi bir kaç kez tekrar edince, Efendimiz de her defasında ona :"
Kızma!" buyurdu. (5)
Buradan alınacak dersler var. Soru soran kişi çabuk sinirlenen, veya olur olmaz her şeye kızan birisi olabilir. Ama bu sadece ona söylenmiş bir söz değildir. Herkes hissesine düşeni almalıdır. Sinirlenmek, kızmak, öfke kötü bir şeydir ve hep de kötü şerleri ya söylettirir ya da yaptırır.
O halde sebep ortadan kalkarsa, sonuç da kendiliğinden ortadan kalkar. Demek ki kızmadığımız-sinirlenmediğimiz zaman bize kötülük yaptıran şeyden de kurtulmuş oluruz ve kötülük kendiliğinden ortadan kalkar.
Ayrıca Hz. Allah (cc):
"
Onlar ki, bollukta ve darlıkta infak ederler (fakirlere, yoksullara yardım ederler)
, kızdıklarında öfkelerini yenerler ve insanları affederler." (6)
buyurmak suretiyle "
yardım edenler, öfkelerine hâkim olanlar " ile "
insanları affedenleri "övmektedir.
Dolayısıyla öfke anında her yapılan, veya söylenen o esnada insana çok tatlı gelebilir, ama acısı sonra çıkar.
Sonra kötülük yaptığı, veya kötü söz söylediği insanın yüzüne bakmaktan utanır hale gelir. Tabii utanacak yüz varsa!..
Bu sebeple asıl yiğit ve pehlivan öfkesine hakim olabilendir.
Bu her meslek erbabı için önemlidir, ama özellikle yöneticiler ve öğretmenler için çok daha önemlidir!..
Çünkü yöneticiliğin en önemli şartı yumuşak huylu olmak, sinirlenmemek ve kızmamaktır.
Öğretmen de öğrencileri yönetir ve herkese örnek olur. Özellikle zamanımızda daha tedbirli, dikkatli ve sabırlı olmakta fayda vardır.
1- Buharî, Edeb, 76; Müslim, Birr, 107-108
2- Buharî, Edeb, 76, Bed`ül-halk, 11; Müslim, Birr, 109-110
3- Ebû Davûd, 4; Ahmed bin Hanbel, V, 152
4- Ebû Dâvûd, Edeb, 4
5- Buhârî , Edeb, 76; Tirmizî, Birr, 73
6- Âli İmrân süresi /3, âyet: 134