.jpg)
Cinleri, bitkileri, ağaç, orman ve yeşili saymazsak varlıkları üçe ayırabiliriz:
1- Hayvanlar, 2- İnsanlar, 3- Melekler.
Asıl konumuz kâinatta en şerefli ve üstün varlık olan insandır.
1-
Hayvanlar: Karada ve denizde yaşayan ve havada uçabilen çok sayıda hayvan çeşiti vardır. Sadece yeme içme vesair ihtiyaçlarını bilebilen, insanlar gibi akılları olmadığı için mükellef (sorumlu) tutulmayan varlıklar. Çünkü akıl her zaman her konuda en önemli şart olarak karşımıza çıkar.
Hepsinin belli görevleri vardır ve o görevleri yerine getirirler. Bazılarının özel maharetleri vardır. İnek, koyun gibi hayvanlar süt verir, arı bal yapar, tavuk yumurta!.. İnsan ne kadar güzel yemekler de yese, bunların hiç birisini yapamaz. Çünkü herkesin görevi ayrı... Bunun dışında eti yenen hayvanlardan da yararlanırız, vs...
2-
İnsanlar: Topraktan yaratılan, beden ve ruhtan meydana gelen, akıl sahibi, konuşma ve iş yapma yeteneği olan, kâinatın özü ve özeti sayılan varlık.
Onun için: "İnsan küçük bir âlem ve âlem büyük bir insandır." denir.
Çünkü yüce Allah (cc) :"
O`na kendi ruhundan üfledi." (1) Bu âyette: "
ve nefahtü fîhi min rûhî" tabiri geçer ki: "
Ben ona kendi ruhumdan üfledim." demektir. Bu çok önemli! Çünkü insan, bedeniyle dünyaya ait; ama onun asıl cevheri, özü ve hayat kaynağı olan rûhî ve manevî yönüyle ilâhi âleme ait üstün bir varlıktır.
Bunun içindir ki,
âlemin asıl yaratılış sebebi insandır. İnsanın kâinattaki bütün varlıklar arasında seçkin ve üstün bir yeri vardır. (2)
Bunun içindir ki,
Allah (cc) yer yüzünde insanın dışındaki bütün varlıkları onun için yaratmıştır. (3)
İnsan meleklerden de üstün durumdadır. Çünkü insanda iki zıt kuvvet olan akıl ve nefis vardır.
Bu iki kuvvet ikisi birden ne melekte ve ne de hayvanda yoktur. Onun için insan dışındaki varlıklar verilen görevleri yaparlar. Sadece insandır ki kendisine yapıp yapmama konusunda seçme yetkisi verilmiştir.
Bu nedenle insanlar kendi hür iradeleriyle neyi isterlerse Hz. Allah (cc) onu yaratır. İyiliği severek, ama kötülüğü (rızası olmadan) insan istediği için yaratır. O, yaratmasa, hiç bir şey olmaz. Akıl ve irade ile seçme hakkı vermiş, sorumluluğu da ona yüklemiştir. Onun için insan iyilik yaparsa sevap, kötülük yaparsa günah kazanır.
Nitekim yüce
Allah (cc) meleklere Âdem (as)`e secde etmelerini emretmiş ve İblis (şeytan) dışında bütün melekler ona secde etmiştir. (4)
Şeytan,
Âdem (as)`in rûhî cevherinin menşeini ve mükemmelliğini dikkate almadan sadece bedeninin topraktan, kendisinin ise ateşten yaratıldığını söyleyerek secde etmemiş ve kovulmuştur. İnsanın bedeni de son derece mükemmel bir sanat eseridir. Ama asıl onu her şeyden üstün ve değerli kılan rûhî yönüdür. Zaten ruh çıkınca da beden bir işe yaramaz...
Onun için
insan yüce Yaratıcı tarafından yeryüzünde halife olarak seçilmiş (5) ve
kendisine dünyayı imar etme görevi verilmiştir. (6)
Göklere, yere ve dağlara teklif edilip onların yüklenmekten korkup çekindikleri emanet insanlara yüklenmiştir. (7) Emanet "tevhid inancı, adalet, okuma-yazma, akıl ve mükellef (sorumlu) olma kabiliyeti"; diğer bir ifade ile "
insanın akıl ve hür iradeye dayalı yükümlülüğü" demektir.
Peygamberler de insanlardan seçilmiştir. (8) Onlar da bizim gibi yer, içer, gezer, evlenir, çoluk çocuk sahibi olur, dinlenir, eceli gelince irtihal ederler... Bu durum onlar için asla bir kusur değil, aksine normal olan budur.
Çünkü kendi cinsleri olan insanlarla daha kolay diyalog kurup tebliğ görevini yerine getirirler.
Evet onlar insandırlar. Ancak vahiy ile şereflenmiş ve mucizelerle desteklenmişlerdir. Bu bakımdan insanlardan çok farklı özellikleri vardır.
3-
Melekler:
Gözle görülmeyen nuranî ve ruhanî varlıklardır. Çoğulu Melâikedir. İman esasları arasında önemli bir yer tutar. Bunlarda yemek, içmek, erkeklik, dişilik, evlenmek, uyumak, yorulmak, gençlik - ihtiyarlık gibi özellikler yoktur.
Nefis olmadığı için günah işlemezler, sadece verilen görevleri yerine getirirler ve ibadet ederler. Sayısını da ancak Allah (cc) bilir.
Şimdi ikisinin arasında bulunan insan eğer dünyada kötülükleri terkedip iyi işler yapar, güzel ahlâk sahibi kâmil bir insan olursa meleklerden üstün bir dereceye yükselir.
Ama eğer tersi olursa hayvanlardan bile daha aşağı bir derekeye de düşer. (9)
Nitekim bir âyeti kerimede bunlar şöyle anlatılır:
"
Andolsun ki biz cinler ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır kavrayamazlar, gözleri vardır göremezler, kulakları vardır duyamazlar. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha aşağı, daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır." (10)
Burada kalb "
insanın kavrama, bilme ve algılama, sağlıklı hüküm verme yeteneği" yani "
akıl" anlamındadır. Doğruyu ve gerçeği anlayıp kavrayabilmek için kalp, akıl, göz ve kulak görevlerini yapmazsa "
aşağıların aşağısı" durum ortaya çıkar.
Râgıb el-Isfahânî`nin ifadesiyle: "
Hz. Allah (cc) insana iki elçi vermiştir. Biri içimizdeki elçi, bu akıldır. Diğeri dışımızdaki elçi, o peygamberdir. Hiç kimse içindeki elçiden yararlanma işini öne almadıkça dışındaki elçiden yararlanamaz. Akıl yönetici, din yol göstericidir. Akıl olmazsa din varlığını koruyamaz, din olmayınca da akıl yolunu şaşırır." (11)
İnsanla hayvanı ayıran en önemli özellik akıl olduğu için, insan hayvanla karşılaştırılmıştır. Aklı kullanmadan hiç bir şeyden yararlanmak mümkün değil. Bu sebeple daha akılsızca işler yaparak onlardan bile daha zararlı hale gelebilir...
İyi insanların meleklerden üstün olduğu konusunda ehli sünnetin görüşünü büyük İslam âlimi
Ömer Nesefî özet olarak şöyle ifade eder:
"
Beşerin (insanların)
resülleri, meleklerin resüllerinden daha faziletlidir. Meleklerin resülleri de (peygamberler hariç) bütün beşerden daha faziletlidir. Mümin olup kötülükleri terkeden ve iyi işler yapan insanların tamamı meleklerin tamamından daha faziletlidir." (12)
4 Büyük melâike
Cebrail, Mikâil, İsrafil ve
Azrail (as), meleklerin peygamberleri sayılır. Bunlar insanların iyilerinden faziletlidir. Ama gerçek manada güzel ahlâk sahibi iyi insanlar, meleklerden daha faziletlidir.
Son zamanlarda peygamberlerin insanî yönü anlatılırken onların "
insanüstü" bir varlık olmadıkları yönündeki tabir isabetli değildir. İnsan üstü veya insandan üstün bir varlık yok ki! Eğer melek kastediliyorsa, melek insandan üstün değil. Eğer ulûhiyet kastediliyorsa, buna gerek yok. Zira böyle bir durum asla mümkün değil!..
1- Secde süresi /32, âyet: 9; Hicr süresi /15, âyet: 29; Sâd süresi /38, âyet:72
2- İsrâ süresi /17, âyet: 70
3- Bakara süresi /2, âyet: 29
4- Bakara süresi /2, âyet: 34; Kehf süresi /18, âyet: 50; Sâd süresi /38, âyet:71-
85
5- Bakara süresi /2, âyet:30
6- Hûd süresi /11, âyet: 61
7- Ahzâb süresi /33, âyet: 72
8- Kehf süresi /18, âyet: 110; En`am süresi /6, âyet: 50; Zümer süresi /39, âyet:30
9- Tîn süresi /95, âyet: 4-6
10- A`raf süresi /7, âyet: 179; Furkan süresi /25, âyet: 44
11- Ez-Zeria ilâ mekârimi`ş-şerîa, s:207
12- İslam İnancının Temelleri Akaid, s:121, 282; Ömer Nesefî, Metnü`l-Akaid, s:13