Tarih: 15.05.2015 08:22

Sınıfta Hareketsiz Oturamayan Çocukların Sayısı Neden Artıyor?

Facebook Twitter Linked-in

2003′te yüzde 7,8 olan bu oran, 2007′de yüzde 9,5′e ve 2011′de ise yüzde 11′e kadar yükseldi. Bu yükselişin pek çok sebebi var. Buna teşhis kriterlerinin değişmesi, ilaç tedavisi ve durum hakkındaki farkındalığın artması da dahil. Bir çocuk terapisti ve yaratıcılığın yanı sıra açık havada bağımsız oyun oynamayı teşvik etmek amacıyla tasarlanan bir doğa odaklı gelişim programı olan TimberNook’unkurucusu olarak DEHB teşhisi koyulan çocukların sayısındaki artış hakkında farklı bir sebepten daha bahsetmek istiyorum: Okuldayken çocukların oturarak geçirmek zorunda kaldıkları süredeki artış.

Bir gün hiç tanımadığım birisi bana telefonda içini dökmeye başladı. 6 yaşındaki oğlunun sınıfta sakin bir şekilde oturamadığında şikayet ediyordu. Okul çocuğa DEHB testi yapmak istiyordu. “Ne kadar da bildik bir hareket” diye düşündüm içimden. Bir çocuk terapisti olarak, bunun oldukça sık rastlanan bir problem olduğunu söyleyebilirim.

Anne, oğlunun her gün eve elinde sarı bir gülen surat sticker’ı ile geldiğini anlattı. Sınıfın geri kalanı evlerine, iyi davranışları dolayısıyla yeşil bir gülen suratla gidiyorlardı. Bu çocuğa her gün, sadece sınıfta uzun süre hareket etmeden oturamadığı için davranışlarının kabul edilemez olduğu hatırlatılıyordu.

Sonunda anne ağlamaya başladı: “Kendimden nefret ediyorum, ben hiçbir konuda iyi değilim gibi şeyler söylemeye başladı.” Çocuğun kendine güven duygusu, sık sık hareket etme ihtiyacı duyduğu için yerle bir olmuştu.

Son 10 yılda, gittikçe artan sayıda çocuk davranış problemleri ve muhtemelen DEHB ile adeta fişlendi. Bir ilkokul öğretmeni, sınıfındaki 22 öğrencisinin en az 8′inde dikkatini verme konusunda problemi olduğunu anlattı. Çocuklardan artık çok daha uzun süreler oturmaları bekleniyor. Hatta bazı okullarda, ana okulu sınıfı öğrencilerinden bile çember zamanında 30 dakika boyunca oturmaları bekleniyor.

Problem şu: Çocuklar bugünlerde sürekli dik pozisyonda duruyor. Artık sadece eğlence için tepelerden aşağı yuvarlanan, ağaçlara tırmanan ya da elele tutuşup dönüp duran çocuklar pek göremiyoruz. Bunlar sanki geçmişe ait şeyler. Mola zamanları, artan eğitim talepleri ve modern toplumun yoğun günlük programı nedeniyle azaldı. Çocuklar ailelerinin korku ve kaygılarından dolayı çok seyrek dışarıda oynamaya başladı. Bir gerçekle yüzleşelim: Çocuklar gerçekten yeterince hareket etmiyor ve bu durum artık bir probleme dönüşmeye başladı.

Bir öğretmene yardım etmek amacıyla bir 5. sınıfın ortamını gözlemleme şansım oldu. Sessizce içeri girdim ve sınıfın en arkalarında bir yere oturdum. Öğretmen çocuklara bir kitap okuyordu. Okulun son saatlerindeydik. Hayatımda hiç böyle bir şey görmemiştim: Çocuklar sandalyelerini neredeyse yere düşecek kadar arkaya doğru yatırıyorlardı, diğerleri vücutlarını ileri geri sallıyordu. Bazıları kalemlerinin arka uçlarını yemekle meşguldü. Çocuklardan biri de elindeki bir şişe suyu ritmik bir şekilde alnına vurup duruyordu.

Bu bir özel ihtiyaç sınıfı değil, popüler bir sanat odaklı okulun oldukça tipik bir sınıfıydı. İlk düşüncem, günün sonu yaklaştığı için çocukların yorgun olduğu ve o yüzden kıpır kıpır olduklarıydı. Sorunun bir parçası bu olsa da, bu durumun altında yatan başka bir sebep olmalıydı.

Yaptığımız hızlı bir değerlendirmeden sonra sınıftaki çocukların beden güçlerinin ve dengelerinin çok zayıf olduğunu anladık. Başka sınıfları da değerlendirmeye aldık. Sonuçları 1980′lerdeki çocukların verileriyle karşılaştırdığımızda, sadece 12 çocuktan 1′inin gücünün ve dengesinin normal olduğunu bulduk. Sadece 1… Aman Tanrım, bu çocukların gerçekten hareket etmeye ihtiyacı var!

Maalesef pek çok çocuk kısıtlı hareket imkanı nedeniyle az gelişmiş bir denge sistemi ile etrafta geziniyor. Güçlü bir denge sistemi geliştirmek için çocukların bedenlerini her yöne hareket ettirmeleri gerekiyor. Hem de saatlerce. Tıpkı egzersizde olduğu gibi, gerçekten fayda sağlamak için bunu haftada sadece bir kereden daha fazla yapmaları gerekiyor. Bu yüzden, bir çocuğun güçlü bir duyusal sistem geliştirebilmesi için haftada bir ya da iki kez futbol antrenmanı yapması yeterli değil.

Çocuklar sınıflara, öğrenmek için hiç olmadığı kadar az hazır olan bedenlerle gidiyor. Tam çalışmayan duyusal sistemleri ile çocuklardan oturmaları ve dikkat göstermeleri bekleniyor. Çocuklar, bedenleri hareket etmeye ihtiyaç duyduğu ve “zihinlerini kapatma”ya yeterli zaman ayıramadıkları için doğal olarak kıpır kıpır olmaya başlıyorlar. Peki çocuklar kıpırdanmaya başlayınca ne oluyor? Onlara hareket etmeden oturmalarını söylüyoruz ve dikkatlerini vermelerini istiyoruz. Bu nedenle beyinleri tekrar “uyku”ya dönüyor.

Kıpır kıpır olmak gerçek bir problem göstergesidir. Çocukların gün boyunca yeterince hareket etmediklerinin güçlü bir belirtisidir. Bu yüzden altında yatan problemleri düzeltmek zorundayız. Mola zamanları artırılmalı ve çocuklar okuldan gelir gelmez dışarıda oynamalıdır. Günde 20 dakika hareket yeterli değil! Sağlıklı bir duyusal sistem geliştirebilmek ve sınıflarda daha yüksek dikkat göstererek öğrenmek için dışarıda saatlerce oyun oynamaya ihtiyaçları var.

Çocukların öğrenebilmesi için dikkatlerini verebilmesi gerekiyor. Çocukların dikkatlerinin güçlü olmasını istiyorsak, mutlaka hareket etmelerine izin vermeliyiz.

 

Kaynak: EğitimPedia




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —