İLYAS TEKİN: DİNDE ZORLAMA YOKTUR

İLYAS TEKİN: DİNDE ZORLAMA YOKTUR

İLYAS TEKİN: DİNDE ZORLAMA YOKTUR

Başlıktaki: ? Dinde zorlama yoktur.? cümlesi, ?Âyetü?l-Kürsî? den sonra gelen âyet mealidir. (1) 
Asıl üzerinde durulması gereken, zorla din değiştirmenin veya insanları inanmaya, ya da inanmamaya zorlamanın hem imkânsız, hem hükümsüz ve hem de dine aykırı olduğudur. 
Şöyle ki:
İmkânsızdır, çünkü zorlama yapanlar olabilir, ama sonuç almak mümkün değildir.
Zira inanç gönülden gelir ve severek yapılır; zorla kabul edilecek, ettirilecek bir şey değildir. Kötü şeyler için zorlama ve baskı yapılır. İyi şeyler severek kabul edilir. Din de böyledir. Zorla ve baskıyla yapılması hem Kur?an-ı Kerim?e ve hem de peygamberlerin uygulamalarına aykırıdır ve o şeye karşı büyük bir kin ve nefret uyandırır. 
İnanmak için kalb ile tasdik, dil ile ikrar etmek gerekir. Esasen iman kelimesinin tasdik manasına geldiği hususunda dilciler fikir birliği halindedir. İmanın merkezi kalbdır. Bir insan başkalarını kandırmak için diliyle ikrar edip kalbiyle tasdik etmese inanmış sayılır mı? Hayır...
Peki ama biz kalbinde ne var bilmiyoruz ki! İşte püf noktası zaten burası. Biz sadece görünüşe ve dilin ikrarına göre hüküm verebiliriz. Kalblerde ne var, onu ancak Hz. Allah (cc) bilir. O?nu kimse kandıramaz. 
Zorlama, iki yüzlülüğe sebep olduğu için de doğru değildir.  İçi başka, dışı başka insanlar maalesef her devirde olmuştur. Bunlara münafık denir. İşte kandırma ve aldatma da böyle olur. Ki dinde ne kandırma ve ne de aldatmanın asla yeri yoktur!..
Hz. Allah (cc) münafıklar hakkında şöyle buyuruyor:
?Ey Peygamber, kalbleriyle inanmadıkları halde ağızlarıyla inandık diyenlerle, yehudilerden o küfür içinde koşanlar seni üzmesin.? (2)
?Araplar ?iman ettik? dediler. De ki: Siz iman etmediniz. Fakat bari teslim olduk deyiniz. Çünkü iman  henüz kalblerinize girmemiştir.? (3)
Sevdiği kullar için:
?Onlar öyle kimselerdir ki, Allah imanı  kalblerine yazmış ve bunları kendisinden bir ruh ile desteklemiştir.? (4)
Günümüzde çağdaşlığın ve medeniyetin en önemli simgesi olarak görülen insan hakları içinde din ve vicdan hürriyeti ön sıralardadır. İslam dini bunu 1400 küsür sene önce ilan etmiştir.
Hz. Allah (cc) insanları yaratmış, akıl, fikir ve irade (seçme hürriyeti) vermiş; inanıp inanmamakta serbest bırakmıştır. İsteyen inanır, isteyen inanmaz, isteyen iyi işler yapar, isteyen kötülük... Herkes kendi isteğiyle yaptığı için de hesaba çekilir. Eğer zorla olsaydı, sonunda ne sevap ve nede günah-ceza olmazdı...
Savaş, insanları zorla dine sokmak için değil, aksine baskının ortadan kalkması, din ve vicdan hürriyetinin hayata geçirilmesi, güçlü olanların hukuku çiğnemelerinin engellenmesi içindir.
İslam?a çok büyük hizmetler yapan ecdadımız da en ufak bir baskı olmadan İslamiyeti kendi istekleriyle kabul etmiş ve fethettikleri ülkelerde yaşayanların hiç birinin dinine, diline, örf-âdetine karışmamış, herkesi serbest bırakmıştır. Çünkü din bunu amirdir.
Yüce Allah (cc) isteseydi bütün insanların hepsini müslüman yapamaz mıydı? Hiç şüphesiz ki  yapardı. Ama öyle yapmadı, herkesi serbest bıraktı. (5) Nitekim şöyle buyuruyor:
?De ki: Hak Rabbinizdendir. Öyleyse dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.? (6)
Böylece insanların inanma veya inkâr etmeye kendilerinin karar vermesini uygun görmüştür. O halde O?nun serbest bıraktığı bir konuda kim zorlama yapabilir?..
30-35 sene önce meşhür bir yazar şöyle yazmıştı:
?Ben inanmıyorum, başım hiç secdeye gitmedi, gidecek de değil. Ama O?nu takdir ediyorum. Çünkü bana inanmama özgürlüğü verdi...?
Evet. Yaratılanlar içinde sadece insana seçme hürriyeti verilmiştir. Melekler, hayvanlar ve diğer varlıklar hepsi görevlerini yaparlar.
Diyelim ki bir mü?min inanmayanların eline esir düşse ve kendisine denilse ki:? Ya  inkâr edersin, ya da seni öldürürüz.? 
Böyle bir ikrah (zorlama) durumunda Hz. Allah (cc), ona diliyle inkâr etmesine müsaade ediyor. Çünkü kalbinden inancını devam ettirebilir. Onlar kalbini bilemezler. Esas olan kalbdır. Kalbdekini insanların zorla, baskıyla değiştirmesi asla mümkün değildir.
Nitekim Kureyş müşrikleri ashabdan Ammar ile annesi Sümeyye ve babası Yâsir (ra)?ı, zorla dinlerinden döndürmeye kalkıştılar. Onlar kabul etmeyince anne-babasını feci şekilde şehit ettiler. İslamda ilk şehit bunlardır. (7) Ammar (ra) ise, onların ağır baskı ve ölüm tehditlerine dayanamayarak kalben inanmakla beraber diliyle müslüman olmadığını söylemiştir. 
Daha sonra çok üzgün bir şekilde Peygamberimize gelip olayı anlatması üzerine Efendimiz: ?Ammar başından ayağına kadar imanla doludur. İman onun etine, kanına karışmıştır.? dedikten sonra: ?Seni yine zorlarlarsa, istediklerini söyle.? buyurdu.(8)
İşte bunun üzerine şu âyeti kerime indirildi:
?Kalbi imanla dolu iken küfre zorlanan müstesna olmak üzere, kim iman  ettikten sonra  Allah?ı inkâr eder ve küfre kalbini açarsa Allah?ın gazabı onların üzerinedir; onlar için büyük bir azap vardır.?(9)
Görülüyor ki, kalbin tasdiki, imanın aslı, gerçeği, değişmez temeli ve merkezidir. Dilin ikrarı ise bu gerçeğin ortaya çıkmasını sağlayan ve zorlama anında düşebilen bir şarttır.
Böyle bir durumda bu yolu izleyen günahkâr olmaz. Fakat direnip zorlandığı fiili işlemediği için can veya organ kaybına uğrayan da günahkâr olmaz, bilakis ecir ve sevabı hak eder.
Başka bir örnek: Üsâme bin Zeyd (ra) düşmana karşı düzenlenen bir baskın sırasında, yakaladığı Mirdas adlı bir kişiyi ?Lâ ilâhe illellah? (Allah?tan başka İlah yoktur)  söylemesine rağmen öldürmüştü.
Bu durum Efendimize bilgi olarak ulaşmıştı. Medine?ye dönünce Efendimiz ona tekrar tekrar: ? Lâ ilâhe illellah dedikten sonra onu öldürdün, öyle mi?? diye sorunca Üsame (ra) :?korkudan söyledi.? cevabını  vermiş. O kadar mahçup olmuş, üzülmüş ki:        ? Keşke daha  önce değil de şimdi müslüman olsaydım.? demiş. (10)
Başka bir rivayette:?Nereden biliyorsun? Kalbini yarıp da mı baktın?? buyurarak yanlış yaptığını ifade etmiştir. (11)
Bunun üzerine şu âyet nâzil oldu:
?Size selam veren ve müslümanlık şiârını gösteren kişiye: ?sen mü?min değilsin!? demeyiniz!? (12)
Çünkü bir insan kendisi inanmadığını söyleyebilir, ama hiç kimse başkasına ?sen şusun, busun? deme hakkına sahip değildir, zarardan başka hiç bir faydası da yoktur. Hele hele inandığını söyleyen birisine böyle bir şey söylemek asla doğru değildir. Çünkü kalblerdekini ancak Hz. Allah (cc) bilir. Zorla, baskıyla kalblerdeki inancı veya sevgiyi yok etmek asla mümkün değildir.

1-  Bakara süresi /2, âyet: 256
2-  Mâide süresi /5, âyet: 41
3-   Hucûrat süresi /49, âyet: 14
4-  Micadele süresi /58, âyet: 22
5-  Yunus süresi /10, âyet: 99; Mâide süresi /5, âyet: 48; En?am süresi /6, âyet: 107; 
Secde süresi /32, âyet: 13; Nahl süresi /16, âyet: 35, 36, 37
6-   Kehf süresi /18, , âyet: 29; Kâfirûn süresi /109, âyet:1-6
7-   el-İsâbe fi temyizisin-sahabe, IV, 334-335; Üsdü?l-Ğâbe, VII, 152-153
8-   el-İsâbe fi temyizse-sahabe, II, 512-513; Üsdü?l-Ğâbe, IV, 130
9-   Nahl süresi /16, âyet: 106
10-  Buhârî, Megâzi, 45; Tecrîdi Sarîh T. C:10; s: 291-292; İbni Sa?d, II, 119; el-İsâbe, I,  31; Üsdü?l-Ğâbe, I, 64-66
11-   Müslim, İman, 158; Ebû Dâvûd, Cihad, 95; İbni Mâce, Fiten, 1;  Ahmed bin Hanbel, IV, 429, V, 307
12-   Nisa süresi /4, âyet: 94




Ahmet Ünal Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi ülkemizi...

Lütfi Banat İlkokulunda yürütülen proje bu yıl eTw...

Bahçelievler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğün`den Kül...

Öğrenci, öğretmen ve çalışanları, sokağa çıkma kıs...

Türkiye?nin En Büyük Deneme Sınav Platformu

ÇOCUKLARA YAZMAYI SEVDİREN DEFTER

OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENİ ARZU KILIÇ: ÇOCUKLARDA TEKNO...