Prof.Dr. NESRİN EMEKLİ (Medipol Üniversitesi Kimya Bölüm Başkanı)


Ünlü bir Türk düşünürü


Geçmişte yaşamış fakat iz bırakmış şahsiyetlerin yaşamları ve eserleri hakkında bilgi edinmek hobilerimden biridir. Bugün sizlerle paylaşmak istediğim konu, ünlü  Türk düşünürü ve şairi Fuzuli’dir. İstanbul Atatürk Kız Lisesi’nde iken Edebiyat Öğretmenim bana Fuzuli’nin eserleri ile ilgili bir ödev vermişti. Ben de severek “Selam virdüm rüşvet değuldür deyu almadılar..diye başlayan “Şikayet-Name”lerden bir ödevi severek  hazırlamıştım.  Bir NATO projesi nedeniyle Azarbaycan’da bulunduğum günlerde Baku’de Fuzuli’nin heykelini görünce çok etkilendim ve lise yıllarımı hatırladım. Demek Fuzuli’nin doğduğu yer burası diye düşündüm. İstanbul’a dönüşümde Fuzuli’yi yeniden hatırlamak için okudum. Fuzuli’nin Bakü’de doğmadığını fakat ünlü bir Türk düşünürü olduğu için heykelinin orada olduğunu öğrenmiş oldum. 

Asıl adı Mehmed olan  divan şairi, eserlerinde kendini diğerlerinden  ayıracak  aykırı bir isimle tanımlar. Çünkü  Fuzuli; boş konuşan, ukela anlamına gelir. Bu anlamda bir ismi başkasının kullanmayacağını düşündüğü için kendine bu ismi verir. İlk eğitimini Hille Müftüsü olan babası Süleyman’dan aldıktan sonra ünlü bir hocadan ders alarak yetişmiştir. Hocasının kızına aşık olan Fuzuli O’nunla evlenmiş adını  Fazlı  koyduğu bir oğlu olmuştur. Fazlı değerli üstün anlamındadır.  Safevi Devleti’nin ilk hükümdarı Şah İsmail (1497-1524) zamanında Fuzuli edebi ve dini ilimlerde kendini göstermiş, hükümdarın taktirini kazanmıştır.    

Eserlerinden Fuzuli’nin (1480-1556) Kerbela’da doğduğu, o zamanlar Irak-ı Arab toprakları adı altında bilinen, Necef, Kerkük, Hille’de yaşadığı bilinmektedir. Kanuni Sultan Süleyman (1494-1566) Bağdat’ı aldığında “geldi bürc-i Eviya’a Padişah-ı namdar” isimli kasidesi ile Kanuni’nin taktirini kazanmış kendisine Osmanlı Devleti’nden aylık bağlanmıştır. Yaşadığı dönemlerde siyasi çalkantılara iktidar değişikliğine rağmen her kesimin sevgisini ve saygısını kazanmasın bilmiştir. Farsca, Arabca ve Türkçe eserleri ile öne çıkan şair ve düşünür, eserlerinin  ilmi ve felsefi özellikleri taşıması nedeni ile unutulmayanlar listesine girmiştir. Eserlerinde yaşadığı çağın psikolojisi ve tıbbı görüşleri yer alır. Eserlerinde Hz. Peygamber’in kıssalarına ve güzel ahlak anlayışına  sık sık yer verir.

Fuzuli’nin sağlığında ünü ve etkisi Türk ve Müslüman dünyasına yayılmış, kişiliği velilik mertebesine çıkarılmıştır. Eserleri Kulliyati Fuzuli adı altında Leningrad’da müzede toplanmıştır. 1958 yılında eserlerinin bazıları Bakü’de yayınlanmıştır. Eserlerinde evrenin kaynağı, insanın mahiyeti, güzellik, çirkinlik, Hz. Peygamber’in öteki peygamberlerden üstünlüğü yer alır. Nereden geldik nereye gidiyoruz sorusunu bilimsel ve tasavvufi anlamda cevaplar. İnsanı saymak, sevmek, sorunlarına eğilmek, yaşadığı çağı aşarak daha güzelini aramak Fuzuli’yi üstün kılan nedenler arasınadır. Fuzuli üzerine pek çok kitaplar ve makaleler yazılmıştır. Eserleri İngilizce ve Almanca’ya da çevrilmiştir.

“Beng ü Bade” Fuzuli’nin ilk mesnevisidir ve esrar ile şarap arasındaki tartışmayı anlatır. Şah İsmail’e ithaf olunmuştur. Bazı yazarlara göre şair burada Şah İsmail ile Osmanlı Padişahı II. Beyazıd (1447-1512) arasındaki mücadeleyi anlatır.

Ünlü eseri Leyla ile Mecnun’da; dünya hırslarından arınarak  can ile cananı birleştiren varlığın amacını cananda yansımış gören sevgi anlayışını dile getirir.

Hadikat-üs-Süeda; Hz. Muhammed’in torunu Hüseyin’in Karbela’da şehit edilmesi konusunu işleyen tanınmış  eserlerinden biridir.  Sözleri Türk Sanat Müziği klasikleri arasında yer alan:

“Güle naz, Bülbül eyler güle naz, Girdim dost bağçesine, Ağlayan çoh gülen az” manisinin Fuzuli’ye ait olduğu söyleniyor. Fuzuli Türkçe divanının önsözünde  ayetlere ve hadislere dayanarak  İslam dininde şiirin günah olmadığını kanıtlar, kendisine şairlik yeteneği verdiği için Allah’a şükreder. Fuzuli’nin yapıtlarında yücelttiği kişiler hep özvericidirler, başkaları için her şeylerini verebilirler. Hoşgörü, bir gönül cömertliğidir, özveri de cömertliğin kendisidir diyen Fuzuli ikisi için de bağışlayıcılıktır  ifadesini kullanır.

Fuzuli’nin ölümünün o zamanlar Bağdat’ta salgın olan veba nedeni ile olduğu sanılıyor. Türbesi olarak bilinen yapı Kerbela’da Hüseyin’in türbesinin hemen yanındadır. Türbe’de burada Büyük Türk Şairi Fuzuli yatıyor  diye yazmaktadır.