HALİL ÖNGE (Üsküdür Kısıklı İlkokulu Müdürü)


TRAFİK EĞİTİMİ, AMA NASIL?


İnsan, araç ve hayvanların yollardaki seyri seferine trafik adı verilir. Bu tanım da esas olan bu seyri seferin kazasız,  ve belasız sonuna kadar sürmesidir. Ama Türkiye gerçeğine baktığımız zaman çok farklı durumlarla karşılaşmaktayız. Adeta trafik demek kaza ve belanın sürekli kol gezdiği hareket olarak görülmektedir. Bu nedenle de yola çıkılırken helalleşip vasiyetler yapılır, geri dönülmeyecekmiş gibi hareket edilir.

Türkiye’nin en önemli sorunu nedir dendiğinde uzun yıllar terör en ön planda olmuştur. İrtica, siyasi belirsizlikler, ekonomi de zaman zaman sıralamalara girmiştir. Ama ne var ki gerçek manada trafik çokta ön plana çıkmamıştır. Bugünde küresel olaylar ya da zaman zaman seçim vb. gibi iç olaylar hep gündemde olmuş ama trafik bir türlü ciddi olarak gündemi işgal edememiştir.

Bir yılda iş kazasında hayatını kaybedenler, terör vb. ile ölenlerin toplamı trafik kazasında ölenlerin yarısına bile gelmemektedir. Geçtiğimiz aylarda Soma’da  elim bir kömür kazası oldu 300 civarında vatandaşımız hayatını kaybetti. Bunun üzerine toplumda büyük bir duyarlılık oluştu. Kanunlar değişti. İşçilerin emeklilik, maaş ve çalışma şartlarında bir çok yenilikler ve iyileştirmeler yapıldı. Çok da iyi oldu tabii ki. Ama aynı zamanlarda  Ramazan bayramının 3. gününde 137 kişi trafik kazasında öldü. Doğru dürüst haberlere bile konu olmadı. Bir kazada aynı aileden 5 kişi öldü o biraz gazetelerde yer buldu. Diğerleri 3. sayfalarda bile yer almadı.

Konu bu kadar ciddi iken neden bir şey yapılmıyor denebilir. Aslında çok şeyler yapılıyor ama sonuç alınamıyor. Yapılan çalışmalar hep yüzeysel olup temele inen çalışmalar olmadığından çözüme ulaşılamıyor. Yeni torba yasa ile trafik cezalarının affı ise adeta kazaları teşvik eder bir olgu haline gelmiştir. Trafik cezaları ise kazalara davetiye çıkarır mahiyettedir. İçkinin en fazla içildiği Rusya’da alkollü araç kullanmanın cezası ağır hapisken bizde hafifletici sebep oluyordu bir kaç ay öncesine kadar.

Avrupa’da trafik kazaları oldukça azdır. Temel sebebi insanların kuralları içselleştirmeleri, benimsemeleri ve uygulamalarıdır. Trafik kurallarına uyma yeme-içme gibi doğal bir hale gelmiştir. Çoğunlukla kanun korkusu ya da ceza alma riski için değil doğal olarak yapılan bir durum olmuştur. Tenha bir yolda, gece saatinde yanan bir kırmızı ışıkta durmak ya da sıkışan bir trafikte hiç korna çalmadan sakince beklemek çok normal bir davranıştır. Ve bunu yaptıran çokta zorlayıcı sebepler yoktur. Tamamen doğal davranışlardır.

Bizimde kazaları önlememiz bu gibi davranışları öncelikle eğitim yoluyla bu da olmuyorsa kanun gücüyle insanlarımızın beynine ve  gönlüne yerleştirmemizle mümkün olacaktır.

Trafikte her birey aynı duyarlılıkta olmadıkça bunu çözmemiz çok daha fazla zamanımızı alacaktır. Affettiğimiz her trafik cezası ise en az bir canımızın bu dünyadan ayrılması olacaktır.

İnsan, araç ve hayvanların yollardaki seyri seferine trafik adı verilir. Bu tanım da esas olan bu seyri seferin kazasız,  ve belasız sonuna kadar sürmesidir. Ama Türkiye gerçeğine baktığımız zaman çok farklı durumlarla karşılaşmaktayız. Adeta trafik demek kaza ve belanın sürekli kol gezdiği hareket olarak görülmektedir. Bu nedenle de yola çıkılırken helalleşip vasiyetler yapılır, geri dönülmeyecekmiş gibi hareket edilir.

Türkiye’nin en önemli sorunu nedir dendiğinde uzun yıllar terör en ön planda olmuştur. İrtica, siyasi belirsizlikler, ekonomi de zaman zaman sıralamalara girmiştir. Ama ne var ki gerçek manada trafik çokta ön plana çıkmamıştır. Bugünde küresel olaylar ya da zaman zaman seçim vb. gibi iç olaylar hep gündemde olmuş ama trafik bir türlü ciddi olarak gündemi işgal edememiştir.

Bir yılda iş kazasında hayatını kaybedenler, terör vb. ile ölenlerin toplamı trafik kazasında ölenlerin yarısına bile gelmemektedir. Geçtiğimiz aylarda Soma’da  elim bir kömür kazası oldu 300 civarında vatandaşımız hayatını kaybetti. Bunun üzerine toplumda büyük bir duyarlılık oluştu. Kanunlar değişti. İşçilerin emeklilik, maaş ve çalışma şartlarında bir çok yenilikler ve iyileştirmeler yapıldı. Çok da iyi oldu tabii ki. Ama aynı zamanlarda  Ramazan bayramının 3. gününde 137 kişi trafik kazasında öldü. Doğru dürüst haberlere bile konu olmadı. Bir kazada aynı aileden 5 kişi öldü o biraz gazetelerde yer buldu. Diğerleri 3. sayfalarda bile yer almadı.

Konu bu kadar ciddi iken neden bir şey yapılmıyor denebilir. Aslında çok şeyler yapılıyor ama sonuç alınamıyor. Yapılan çalışmalar hep yüzeysel olup temele inen çalışmalar olmadığından çözüme ulaşılamıyor. Yeni torba yasa ile trafik cezalarının affı ise adeta kazaları teşvik eder bir olgu haline gelmiştir. Trafik cezaları ise kazalara davetiye çıkarır mahiyettedir. İçkinin en fazla içildiği Rusya’da alkollü araç kullanmanın cezası ağır hapisken bizde hafifletici sebep oluyordu bir kaç ay öncesine kadar.

Avrupa’da trafik kazaları oldukça azdır. Temel sebebi insanların kuralları içselleştirmeleri, benimsemeleri ve uygulamalarıdır. Trafik kurallarına uyma yeme-içme gibi doğal bir hale gelmiştir. Çoğunlukla kanun korkusu ya da ceza alma riski için değil doğal olarak yapılan bir durum olmuştur. Tenha bir yolda, gece saatinde yanan bir kırmızı ışıkta durmak ya da sıkışan bir trafikte hiç korna çalmadan sakince beklemek çok normal bir davranıştır. Ve bunu yaptıran çokta zorlayıcı sebepler yoktur. Tamamen doğal davranışlardır.

Bizimde kazaları önlememiz bu gibi davranışları öncelikle eğitim yoluyla bu da olmuyorsa kanun gücüyle insanlarımızın beynine ve  gönlüne yerleştirmemizle mümkün olacaktır.

Trafikte her birey aynı duyarlılıkta olmadıkça bunu çözmemiz çok daha fazla zamanımızı alacaktır. Affettiğimiz her trafik cezası ise en az bir canımızın bu dünyadan ayrılması olacaktır.