Ercan KARA ( Pendik Ahmet Kutsi Tecer İlkokulu Müdürü)


SALDIRGAN ÇOCUKLAR VE “AİLELERİ”


Bazı  çocuklar ailelerindeki yanlış anlayış ve eğitimler nedeniyle saldırganlık gösterebilmektedir. Bu çocuklar, kaba kuvvete dayalı şekilde lider olma istek ve arzusu dahi taşımaktadırlar. Bu istek ve arzusuna kavuşabilmek için de kimi zaman şaklavanlıkla dikkat çekmek, kimi zaman çevresini rahatsız etmek, kimi zamanda saldırgan eylemler içerisine girerek egosunu tatmin etme yolunu seçmektedirler.

Bu çocuklar kendilerini kabullendirmek için akla gelmeyecek yollara başvurabilmektedirler. Bu davranışları sergileyen çocuklar, olumsuz hareketleri yüzünden zaman zaman çevresindeki akranları tarafından dışlanmaktalar. Kaba davranışları nedeniyle şiddete maruz kalmaktalar.

Bu durum karşısında savunma psikolojisine girdikleri de görülmektedir. Bu olumsuz psikoloji içerisinde saldırganlık duygusuyla dolmaktalar. Bu tipler, sorun yaşadıkları bireylere öç alma ve kin tutma tavırlarını takınabilmektedirler

 Bu çocuk tipleri ilk fırsatta karşı taaruza geçmektedirler. Bu süreç, çocuğun ruh sağlığının bozulmasına yol açmaktadır. Yapılması gerekenler ise, ailelerin, çocuklarına öz güvenlerini kazanmalarını sağlayacak yaşam tarzını sunmalarından geçmektedir. Ailelerin aşırı koruyucu, kollayıcı şekilde çocukların üzerine titreyen bir hassasiyetle ilgilenmeleri, onların anne - babaya bağımlılıklarını artırmaktadır. Anne – babanın destek ve koruyuculuğunu günün her anında hissederek yaşayan çocuklar, aileden gelen güç ve cesaret ile çevresine hükmetme eğilimine girmektedirler. Dolayısıyla yapılacak iş, çocuğa sokakta ve okulda yapacağı yanlışlarda ailesinin O’ nu koruyamayacağı bilincine sahip olmasını sağlamaktır. Bu konuda eğitim tarihimizde dikkate değer bir örnek var ki değinmeden geçmemiz mümkün değil.

 Bu örnek, Molla Gürani’ nin, Fatih Sultan Mehmet’ in (2. Mehmet) babası 2. Murat ile arasında geçen olaydır:

 2. Mehmet okulda çok yaramazdır. Babasının padişah olmasından dolayı hocasını dinlemeyen ve derslerinde de başarısız olan bir öğrenciydi. 2. Mehmet, çocuk haliyle etrafındakilere de zarar veriyor, eğitim ortamını sabote ediyordu. Molla Gürani, bu şartlarda eğitim öğretim yapmanın mümkün olamayacağını anlayarak 2. Mehmet’ in babası 2. Murat ile konuyu konuşmuş. Padişah’ a oğlunun kendisinden aldığı cesaret ile söz dinlemeyen bir çocuk olduğunu anlatmıştır. Molla Gürani ile 2. Murat aralarında konuşup anlaşmışlar. Plan gereğince Molla Gürani 2. Mehmet’ i yaramazlık yapmasından dolayı dövmüş. 2 Mehmet akşam eve gidince hocasının kendisini dövdüğünü babasına anlatmış. Babasınyla şöyle konuşmuş:

Sen padişah değil misin? Senin oğlunu bir öğretmen nasıl dövebilir? Diye babasına sormuş.

Padişah ise: Yarın gider, bunun hesabını o hocaya sorarım demiş.

Padişah 2. Murat, bir gün sonra okula giderek ders anında, aniden sınıfa girmiş. Molla Gürani’ ye seslenerek :

Sen benim oğlumu nasıl dövebilirsin? Benim padişah olduğumu bilmiyor musun? Kim oluyorsun da benim oğluma dayak atabiliyorsun?

Molla Gürani bastonunu almasıyla padişahı tartaklayarak, yaka paça dışarı atmış. Bu durumu izleyen 2. Mehmet de yaşanan bu olaydan sonra, padişah olan babasının bile kendisini koruyamadığını düşünerek bir daha yaramazlık yapmamış.

 Sınıfta sürekli yaramazlık yapan 2. Mehmet, babasının aşırı desteğini yanında hissetmeyince, hocasından aldığı eğitim, çok daha etkili olmaya başlamıştır.

  Onun için aileler, çocuklarına, okuldaki arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle ve sokaktaki akranlarıyla ilgili münasebetlerde aşırı destek verilmemeli, aşırı şekilde şımartılmamalı. Çocuğa yaptığı bir hatadan dolayı ailesinin onu koruyamayacağı hissettirilmelidir. Yapacağı her davranışın hesabını kendisi verecek şekilde düşündürülmelidir ki, çevresiyle uyumlu kişilikler oluşabilsin.

Aşırı  koruyucu-kollayıcı anlayışla yetişen çocuklar genellikle sokaktan çekilmekteler; bir başka deyişle akranlarıyla oyunlar oynamaktan uzak tutulmaktalar. Çocuğu arkadaşlarından bu şekilde tecrit etmek, anlaşma ve paylaşma duygusunu köreltmektedir.  Çocuklara, akranlarıyla arkadaşlıklar kurdurmak yerine evde televizyon başında film izletilmekte ya da bilgisayar oyunlarıyla meşgul edilmektedirler. Sürekli televizyon izleyen ve bilgisayar oyunları oynayan çocuklar, bunların etkisinde kalarak çıktıkları ilk sosyal ortamda karşısındaki yaşıtlarına televizyon ve bilgisayar başında öğrendiği figür ve davranışları uygulamaya kalkışmaktadırlar ki, bu davranışlarının çoğu ya saldırganlık içermekte ya da yaşının çok üzerindeki hal ve hareketlerden oluşmaktadır.

Çocuklardaki bu saldırganlık sebepleri başka değişik sebeplerle de  ortaya çıkmaktadır:

 Şöyle ki:

 Bu saldırganlık sebebi, aile içerisindeki tartışmalarda, eşlerin birbirlerine şiddet uygulamalarıyla ilgilidir. Eğer, evde baba, anneye en ufak bir anlaşmazlık ya da rahatsızlık durumunda kaba davranıyorsa, tartaklama ya da hakaret etme yolunu seçiyorsa, bunu izleyen çocuklar, arkadaşları ile beraberken, etrafındakilere ilk fırsatta evde öğrendiği tepkisel davranışları denemeye, hatta uygulamaya kalkmaktadırlar. Çünkü her çocuk, ailesini ve en yakınındaki büyüklerini taklit etmektedir. Bu demektir ki ailedeki tüm bireyler arasında yaşanan diyalog, çocuk tarafından okula ve arkadaş ortamına taşınmaktadır.

O halde tüm bu açıklamalardan sonra çocuk ve gençlerin eğitiminde ailenin rolü ve etkisi son derece önemlidir. Dolayısıyla ailede yanlış verilen bir eğitimin telafisi çok zor olacağı gibi, hayati tehlikeler de doğurabilmektedir.