HASAN BASRİ YAZICI (Tekirdağ İl Milli Eğitim Şube Müdürü)


Kendinin Doktoru Olmak


Sağlıktan büyük zenginlik yoktur.

Francis Rous

Günümüz insanı, hayatı hızlı yaşayarak ayakta kalabiliyor. Büyük kentlerde insan ihtiyaçlarının fazlalaşması, sorunlu trafik akışı, iş yoğunluğu ve hayatın zorluklarıyla mücadele strese yol açıyor.

 

Yoğun yoğun stresin etkisi ve hayatın her türlü hengâmesi, insanın narin bedeninde ve ruhunda derin izler bırakıyor. Çevremizden ve medyadan birçok olumsuz mesajlar üzerimize geliyor. Yaşanan olaylar, hayat kavgası, kin, nefret ve her türlü vefasızlık karşısında biraz daha inciniyor, sağlığımız ve mutluluğumuz elimizden uçup gidiyor.

 

Birbirini hiç tanımayan kimseler, durduk yerde kavga edebiliyor. İnsan kendisine de başkalarına da acı verebiliyor. Toplumun her yerinden gelen olumsuz sinyallere iç huzursuzluk eklenince birçok insan kavga edecek duruma geliyor. Bir minibüs şoförü ile bir otomobil sürücüsü yanlış sollama yüzünden ağız dalaşına başlıyor. İş biraz daha ileri gidiyor. Minibüs şoförü büyük bir sopa ile otomobilin sürücüsüne vurmaya başlıyor, canı yanan sürücü, silahını çekerek üç el ateş etmiş. Otomobil şoförü sopa sıyrıklarıyla kurtulurken, minibüs şoförünün  böbreklerine isabet eden mermilerle diyalize bağlı bir hayata mahkûm olmuş. Şimdi, tamamen öfkelenmenin sonucunda meydana gelen bu olayın, biraz sabrederek ve aklı kullanarak önlenebilirdi diye düşünüyorsunuz. Evet, sadece biraz sabır ve aklı iyi kullanmak! 

 

Hoşgörüsüzlük, sabırsızlık, uykusuzluk, yorgunluk, sevgisizlik, iletişimsizlik, stres ve geçim sıkıntısı giderek hayatımızı zorlaştırıyor. İnsanlar kendilerine, çevrelerine ve en önemlisi iç dünyalarına yatırım yapamıyorlar. Mutlu bir hayat için, iç dünya ile dış dünya arasında bir denge kurmak gerekir. Bu dengenin bozulmasının bedeli çok ağır oluyor.

 

İç dünyamızda huzuru ve mutlu bir hayat kurmamız kolay olmuyor. İnsanın kendine zaman ayırması, dinlenmesi ve kendine yatırım yapması gerekiyor. Sevdiklerimize değer vermek, onlarla birlikte olmak, onlara zaman ayırabilmek, tatil yapmak, kırlara çıkmak, deniz sahillerinde güneşlenmek, spor yapmak, insanlar arasında sevgi bağlarını kuvvetlendirmek, sağlıklı beslenmek ve hayattan haz almak bize mutluluk kapılarını açacaktır.

 

Sağlıklı olmanın ve sağlıklı yaşamanın her yaşta büyük önemi vardır. Kimi zaman bütün birikimlerimiz, kaybettiğimiz sağlığımızı geri getirmeye yetmeyecektir. Bu nedenle kırk yaşından sonra her yıl sağlık kontrolünden geçmek gerekir. Dedelerimizin ve aile büyüklerimizin sağlık problemlerini değerlendirerek checkup (komple sağlık muayenesi) yaptırabiliriz. Hastalıkları yapan beden ve bedenimizi yöneten düşüncelerimizdir.

 

Hastalanmadan önce hastalıklara karşı vücudun bağışıklık sistemini güçlendirebiliriz. Bu sistemin güçlendirilmesi ile bedenimiz hastalıklara karşı dayanıklı olur. Kısaca, hastalıklara “Dur!” diyebilmek mümkündür. Bütün hastalıklar, moralimizin bozuk olduğu, bedenimizin zayıf düştüğü anlarda kapımızı çalıyor. Hastalık sırasında verilen mücadeleler, içilen ilaçlar, yapılan masraflar, üretim kayıpları ve manevi huzursuzluk insanı mutsuzluğa mahkûm ediyor.

 

Sağlığımız için her gün hayata “Dur!” diyerek kendimizle yüzleşmemiz, on kez derin nefes alarak yüreğimizin sesini dinlememiz ne büyük mutluluktur! Karşılaştığımız olaylar ne olursa olsun, sakin bir şekilde onlara olumsuz tepkiler vermeden, daha hoşgörülü ve daha güler yüzlü olmayı başarabiliriz. Bunu başardığımızda moralimiz iyi olacak. Moralimizin iyi olması bağışıklık sistemimizi kuvvetlendirecektir. Kuvvetlenen bağışıklık sistemimiz hastalıklara geçit vermeden  mutlu bir hayatın kapılarını bize açacaktır.