ABDULBAKİ MURAT (Bahçelievler Şehit Mehmet Karaaslan İHL Müdürü)


AKL-I SELİM


Yasin Börü’yü tanıyorsunuz değil mi?

Bir Kurban Bayramında Amed’in (Diyar-ı Bekir) sokaklarında ezilen, horlanan, unutulan insanların midelerine bir lokma et girsin diye kapı kapı dolaşan hayatının ilk baharında, taze; taptaze bir delikanlı idi o.

“Merhamet, acımak, bağışlamak, şefkat göstermek, iyilikte bulunmak anlamına gelir. Hz. Muhammed(SAV), canlılara karşı şefkatli ve merhametliydi, akrabalarını ve komşularını ziyaret eder, düşkünü ve mazlumu gözetirdi”şeklinde yazmış günlüğüne bir zaman.

Bu düşünceleri kendisine ilke edinen ve bunu sadece sözde bırakmayıp şehrin sokaklarında gariban arayan ve onlara ulaşmaya çalışan genç bir aktivistti Yasin Börü...

İnsanlık meziyetleri dumura uğramış, merhamet damarları kurumuş ve aldatılmış bir gurup tarafından vahşice katledildi. Onu hunharca öldürenler öyle zannediyorum ki neyi, niçin öldürdüklerinin bile farkında değillerdi.

Geçenlerde Yasin’in amcası bir TV kanalında şunları söylüyordu: Beş on sene öncesinde ahlak ve maneviyattan, insan sevgisinden uzak tutulan, manevi değerler görmezden gelinerek inşa edilen çocuk yetiştirme mantığı, geldiğimiz noktada bu korkunç sonucu doğurmuştur. Zira o zamanlar çocuk olanlar şimdi yetişkin oldular ve gözleri kin, nefret ve menfaatten başak hiçbir şeyi görmez oldu.

Aklımda kaldığı kadarıyla yazdığım bu ifadelerden yola çıkarak konuşacak olursak toplumdaki buhran, canavarlaşma bir kurgunun ürünü olduğu düşünülebilir.

Evvela aile mefhumu ile oynandı. Büyükler devreden çıkarıldı, anne baba sevgisi ve saygısı yok farz edildi. Sonuçları hesap edilmeden kör bir ırkçılık uğruna değerler hiçe sayılarak, değiştirilerek adeta çocuklar robotlaştırıldı. Küçük yaşlardan itibaren ellerine kalem ve kitap alarak okul sıralarında saygı, sevgi, ahlak, maneviyat, okuma ve yazma öğrenmesi gereken çocuklar ne yazık ki önce kafalarına, sonra zihinlerine maske takılıp devlete düşman yapılarak akılları dumura uğratıldı.

Ahlaksız bir oyunun figüranları yapıldı bu yavrular. Beyinleri, gönülleri işlemez hale getirildikten sonra karınları da acıkınca bir lokma ekmek uğruna her şeyi yapabilecek birer canavar olarak ortaya sürüldüler.

Halbuki perde gerisinden manivalaya basanlar kendi çocuklarını bu kavgalara bulaştırmamak için uzak tutuyorlardı sokaklardan/olaylardan. Kendi yavrularına müzik aleti vererek kurslara gönderenler başkalarının nesillerine sıkılmadan maske, molotof, uyuşturucu, silah verebiliyorlardı.

Şimdi gelinen noktada Yasin Börü’nün amcası bu feryadı dillendiriyor ve kısaca şunu söylemek istiyordu: Nesilleri bozdular, artık bozulan bu nesilleri kullanma evresindeler!

Yasin Börü, Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Burak Can Karamanoğlu ve onlarca taptaze yürek… Hepsi de bu arızalı bakış açısının/çalışmaların vahim sonuçlarıdır.

Birileri robotlaştırılan, beyinlerine zehir atılan, kokuşmuş nesilleri kullanıyor. Gözü kararmış, ırkçılığın esiri olmuş, psikopat ve sosyopat bir duruma sokulmuş bu zavallı gençleri fütursuzca kullanan çevreler, yaptıkları zulümlerin hesabını nasıl verecekler acaba?

Diğer yandan ne yazık ki Türkiye’de olaylara akl-ı selim bir bakış açısı ile yaklaşma yeteneği de gelişmiş değildir. Bu son olayda da görüldü ki herkesin ölüsü kendine. Kimse ölenin niye öldüğünü sorgulamıyor, ölen kişiye bakılıyor; bendense rahmetli, sendense boş ver mantığı hakim ne yazık ki…

Bu sakat bakışı değiştirip her canın kıymetli olduğu bilinciyle hareket etmediğimiz sürece ülke olarak sahil-i selamete ulaşmamız mümkün değildir.

Toplumları toplum yapan aynı acıyı, mutluluğu yaşamaktır/paylaşmaktır. Bu ruh geçmişte bizlere dünya hakimiyetini kazandırmamış mıdır?

Hayret edilecek kadar geniş bir coğrafyanın insanları ortak kaygı, ortak düşünce ve ortak idealleri paylaştıkları için yıllarca dünyaya hüküm ferma olmamışlar mıdır?

O halde ey halkımız ve ey gençler!

Geliniz aklımızı kullanarak kendimizi başkalarının oyuncusu yaptırmayalım. Gençlerimizi, çocuklarımızı, öldürmek yerine diriltelim, yaşatalım. Geniş bir ülke olan Türkiye herkese yetecek kadar büyük ve alidir. Bir o kadar ali olan bir şey daha var ki o da kendi iç kavgalarımızı bir yana bırakarak Dünya’ya yön verme ideali ve gayesidir.

Türk, Kürt, Alevi, Sünni ve diğer onlarca oluşum, yapı, gelenek ve topluluk!

Geliniz dış güçlerin ve lanetli kavmin oyunlarını bozalım. Bozalım ki bizi bekleyen dünyadaki mazlum kardeşlerimize kol kanat gerelim, kucak açalım. Zira Dünya bizi bekliyor, bizden medet umuyor…

Selam olsun akl-ı selim ile hareket edenlere…