MUSTAFA KIZILAY (Sultangazi Orhangazi İlkokulu Sınıf Öğretmeni)


BÜROKRASİ KISKACINDAKİ MÜSLÜMAN


“Bir toplum kendi özünde (nefsinde) olanı değiştirmedikçe Allah (c.c) da onların durumunu değiştirmez.”Rad Suresi / 11.ayet

Aradan yıllar geçti…
Unutulmadı…
Bedeli ödeyenler ve
Bedelden nemalananlar
Bugünler için mi yaşandı bunca eziyet
Zamana ve mekana inat dik duruş sergieyen Müslümanlar mı ?
Yoksa çağa uygun renk,kalıp,duruş değiştiren 
Sisteme göre şekil alan yalakalar mı ?
Soruyorum size ne değişti…

Yıllar önce şikâyet ettiğimiz zor zamanların, baskıların, dayatmaların, zulümlerin yarattığı insan modelini arar olmak… Yönetimlerde yer alıp, söz sahibi olup İslami davayı elden ele gönülden gönüle taşımanın özlemiyle yanıp tutuşurken, aslında bu beklenti ve umudun bizim için pek de hayırlı sonuçlar doğurmadığını üzüntüyle seyrediyoruz. Tabiri caiz ise karanlığın içinde büyüyen aydınlığın, artık kendini yok etmeye başladığını, gücünü yitirdiğini hemen her yerde, her ortamda görüyoruz.

Fikir ve düşünceleriyle, yaşam biçimiyle İslami camiaya pek de yakın durmayan insanların bile duruşu ve samimiyetinden ötürü takdirle karşıladığı Müslüman camianın bu çizgiden sapmasını derin bir acıyla seyrediyoruz.

28 Şubatlarda köşelerine çekilip çay, kahve yudumlayanlar şimdilerde meydanlarda boy boy pozlar verip Filistin,Suriye,Mısır diye haykırmaktadırlar. Samimi insanları tenzih ederek çok uzağa gitmeden 10-15 yıl önceki duruşlarına baktığımızda bunların şovenist, eyyamcı tavır sergilediklerini görebilmekteyiz. 15 yıl önce kurumlarında başörtülüleri dışlayanlar, sahip çıkmayanlar, şimdi bunların savunucusu gibi görünmeye çalışıyorlarsa bunu biraz düşünüp irdelemek lazım… bu nasıl bir yoldur ki içinde her türlüsünden insanı barındırıyor. Yan yana göremeyeceğimiz insanları artık kol kola görüyoruz. Bunun en hafif tabirle adı “çürümedir”.

Artık başörtülü milletvekili var… Artık Başörtülü belediye başkanı var…Artık Başörtülü rektör var…Belki Başörtülü Bakan yada Başbakan olacak…Mesele Başörtüyü oraya taşımak değil…Başını örtmekteki hassasiyeti ve de samimiyeti buralara taşıyabilmekte, aksi takdirde koltuklarda içi boşaltılmış bir başörtüsünün Müslümanlara katkısından çok zararı olabileceğini görebilmekteyiz. Bu hal, ülkemizin İslami çizgisindeki sapmayı da gözler önüne sermektedir.

Dünyada bürokrasi içerisinde boğulmuş oturduğu koltuktan kaldırılmanın endişesiyle hareket eden Müslümanlara sesleniyorum: Bizler de mensubu olduğumuz veya desteklediğimiz oluşumların yapmış oldukları haksızlıklara karşı sesimizi yükselterek ; “Zulüm Bizdense Ben Bizden Değilim” Diyebiliyor muyuz ? Yoksa susarak Zulme Ortak Mı Oluyoruz... Unutmayın Ebuzer’i öldürmekten vazgeçen müşrikler, bunu sadece dünyevi çıkarları için yapmışlardı. EBUZER’İ öldürürsek, ona zarar verirsek kabilesi kervanlarımıza zarar verir diyerek vazgeçmişlerdi bu işten. Ve işte o gün Ebuzer hakiki hayatı tercih ederken, müşrikler bu dünyayı tercih etmişti. Bugün taraf seçme günüdür. Tarafınızı seçin!

Sözün Özü ; İçi Boşaltılmış İslam ,Müslüman Kimliğimizi daha çok zedelemekte ve de İslam ümmetinde daha büyük yaralar açmaktadır. Düşmanın açtığı yaralar kapanır, hem de yeniden filizlenir yaralarımız; ama kendini Müslüman olarak anlamlandıran birinin İslam’a vereceği zararı telafi etmek çok ama çok zordur.