AZİZ ERDOĞAN (Barbaros Anadolu Lisesi Müdürü)


Neyin var?


Eğitimin dili sevgidir. Dersi, öğrenciyi, kendini hasılı eşyayı sevmeden eğitime “Vira Bismillah” demek anlam ifade etmez. Kendini sevmeyen insanı sevemez. Öğrencinin gönlüne giremez. Gönlüne girmediğiniz hiçbir canlı sizle iletişim kurmaz, sizin verdiğinizi almaz. Sizi ne örnek kabul eder, ne de önder.

 

İletişim karşılıklıdır. Gönülden gönüle, gözden göze, sözden söze geçer. Anadolu’da bir söz vardır: “Kör Allah’a nasıl bakarsa, Allah da köre öyle bakar.”  Siz bir işe sağır, kör ve dilsizseniz; o iş de size kör, sağır ve dilsiz olur. Bu öğrencinizde olsa, eşiniz de olsa, çocuğunuz da olsa böyledir. Önce işimize dürüst bakmalıyız. Bir işi ne kadar mükemmel yaparsak o iş bizim için o kadar basit olur. Biz dersimize iyi çalışırsak öğrencilerimizde o denli kolay öğrenir. Eğer bir öğrenci şu ders çok zor, diyorsa; onun söylediği dersi veren öğretmenin sıkıntılı olduğunun da işaretidir. Önce sevgi, ardından sağlıklı iletişim, sonucu inanılmaz verimdir.

 

Sınıflar dört duvar değildir. Duvarların arkasındaki güzellikleri, öğrencilerin çakmak çakmak gözlerindeki ışığı görmeliyiz. Her öğrencinin bir şahsiyet olduğunu unutmamalıyız. Her birinin güzel yönlerini görmeli, gördüğümüz güzellikleri çoğaltmalıyız.

 

“Bunlar nasıl çocuk, nasıl genç, bunlardan adam olmaz.” diye başlayan eğitimci ölmüştür de ağlayanı yoktur. Sadece biyolojik ölümü gerçekleşmemiştir o eğitimcinin. Onun için her ders çile, her öğrenci külfet, hayat da sıkıntıdır. Ömür billah huzurlu olamaz. Çünkü harakiri yaptığının farkında değildir. Eğer çevrenizde böyle bir eğitimci varsa tez elden hücre yenilemesi yapmanız gerekir. Yoksa bu şaşı bakış açısından bir güzellik zuhur etmez.

 

Öğrenciye nelerin var, diye yaklaşan eğitimcilere ihtiyaç var. Sınıfta kim yazar, kim bir enstrüman çalar, kim şarkı söyler, kim şiir okur, kim analitik düşünür, kim en iyi koşar… Bunları tespit etmeden başlayan eğitim havanda su dövmekten farksızdır.

 

Her öğrenci özel, kendi alanında güzeldir. Okullarda, eğitim ortamlarında zevkleri ve yetenekleri benzeyen öğrencilerin buluşacağı külüpler, atölyeler kurmalıyız. Gençlerimize cesaret aşılamalıyız. Çünkü bu topraklar onlara örnek oluşturacak yüzlerce isim yetiştirmiştir. Geleceğin ressamlarını, sanatçılarını, mimarlarını, mühendislerini… gözünden tanımalıyız. İnanın onlarda sizin tanımadığınız nice cevherler var.  Onlara İbn-i Rüşt’ü, Gazali’yi, İbn-i Heysem’i, Selahattin Eyyübi’yi, Fuat Sezgin, Cemil Meriç’i, Mehmet Akif’i… öğretmeliyiz. Ruhu olan bir gençlik yetiştirmeyen ruhsuz kalır.

 

Öğrenciye nelerin var, derseniz; o da döner size “İyi ki varsın!” öğretmenim der. Hem kendiyle, hem sizinle gurur duyar. İşini zamanında ve güzel yapmak için gayretlenir. Çünkü sevgi dili yücedir. İnsanı yerinde oturtmaz, harekete geçirir. Sevdiğimizi üzmek ister miyiz? Sevdiğimizin kaşı kırışsın, yüzü buruşsun hiç istemeyiz.

 

Öğretmenim iyi varsınız. Sizlerin gayretiyle yarınlar bugünden daha güzel olacak. Ben buna inanıyorum.