HASAN BASRİ YAZICI (Tekirdağ İl Milli Eğitim Şube Müdürü)


Küresel Mutluluk Dalgası


Mutlu ya da mutsuz olmanız,

        küçük bir şeye bağlıdır;

        düşünce biçiminize.

                                    M. Antonius


 

Dışarıdan gelen dalgaların etkilerinden kendimizi koruyamıyoruz. Toplumsal bir dalganın vuruşlarıyla yalpalanıp duruyoruz. Hayatımızın kontrolünü elimizden kaçırıyoruz.

Her şeyi satın parayla satın almaya çalışıyoruz; sevgiyi, dostluğu, arkadaşlığı, güveni, mutluluğu, başarıyı, huzuru, ama bunu başaramıyoruz. Zamanla konuşmalarımız, ilişkilerimiz rutinleşiyor, mekanikleşiyor. Yaptığımız işlerin karşılığında başkalarından bir şeyler bekleyen insan durumuna düşüyoruz.    

Hayatımız taksitle sürüp gidiyor. Taksitle ev, araba, eşya sahibi olmaya çalışıyoruz.  Faiz, döviz, borsa, borç hayatımızı dolduruyor. Lüks arabaları, en son çıkan telefonlarını satın alıyoruz, en moda giysiler hayallerimizi süslüyor. Ünlü olmak, gösterişli bir yaşam sürmek, hep öne çıkmak istiyoruz. Hep başkalarına benzemek, başkaları gibi yaşamak istiyoruz fakat bir türlü kendimiz olarak yaşamayı beceremiyoruz.

Sahip olduklarımızla yetinmiyoruz. Daha iyisini, kimsede olmayanı velhasıl en iyisini  istiyoruz.  Para için, mal için, eşya için, hep tüketmek için  çalışıyoruz. Aynı yollardan işe gidip geliyor, aynı insanlarla konuşuyor, aynı mağazalardan alışveriş yapıyoruz. Aynı işlerden zevk alıyor, aynı şeyleri yapıyoruz. Çok hızla her şeyi tükettiğimiz bir dünyada hayatımızı tüketiyoruz. Tüketmek için çabalıyoruz. Hareketlerimiz, işlerimiz çok hızlı. Aynı hızla başarılı olmak, zirveye tırmanmak istiyoruz. Bir çoğumuzun sorunu; telâş, kargaşa, stres içinde günlerimiz geçip gidiyor. Hayatın tadını çıkarmaya, yaşamaya zaman kalmıyor. Hayatın anlamını çözemiyoruz, ardından koşuyor, onu arıyor ona yetişemiyoruz. Sahip olmak istediklerimizi bulmak için koşuyoruz, hayatımızdaki boşluğu doldurmaya çalışıyoruz ama dolduramıyoruz.

İnanın çoğumuz, yoğun bir tempoyla çalışıyoruz. Bu kadar çabaya, bu kadar kazanca ve bu kadar çok şeye sahip olmamıza rağmen tatminsizlik içinde çırpınıp duruyoruz. Nelere ihtiyacımız olduğunu, isteklerimizi, arzularımızı birbirine karıştırıyoruz. Daha fazla para, daha büyük ev, daha iyi otomobil, daha iyi makam, daha iyi kariyer, şan, şöhret... Bunlar da bizi tatmin etmiyor! Peki, biz neyi arıyoruz?

Başarı dediğimiz şeye ulaşamıyoruz, çünkü sürekli değişiyor. Başarıyı nasıl tanımlıyorsak tanımlayalım, bize vereceği duygu önemlidir. Başarı değişir, başarı kadar eskiyen ve başarısızlığa dönüşen bir şey yoktur. Mutluluk da onun gibidir. Başarının ve mutluluğun bize yarattığı duygular gelip geçicidir. İlim yapmanın, öğrenmenin vereceği mutluluk kalıcı olacaktır. Hayatımızın kilometre taşlarını iyi doldurursak, adımlarımızı doğru atarsak başarıyı da mutluluğu da yakalarız.

Peki, neden mutlu değiliz? Niçin stres, öfke, telaş içinde yaşıyoruz? Belki de mutluluğu ve başarıyı doğru anlamıyoruz. Mutsuzluğumuz hayatın vefasızlığı, karmaşıklığı ve zorluğundan  değil. Mutsuzluğumuz, hayatın gerçek anlamının yitirilmesindedir. Bu yüzden  hayatın basit ayrıntılarını gözden kaçırıyoruz. Hayatın ayrıntılarda ve sadelikte gizli olduğunu gözden kaçırıyoruz. İç dünyamızla dış dünyamız uyum içinde mi? Her iki dünyanın arasındaki mesafe neden çok fazla. Neden göründüğümüz gibi olamıyoruz, olduğumuz gibi görünemiyoruz?

Mutsuzluğumuzun en önemli nedeni yaşadığımız küresel kültürdür. Bu kültürün etkisiyle başkalarına özeniyoruz, başkalarına benzemeye çalışıyoruz. Küresel başarı ve mutluluk bizi başarısızlığa ve mutsuzluğa  sürüklüyor. Küçük mutlulukları göremez hale geldik. Hepimiz kendimizle ve başkalarıyla uyumlu, huzurlu ve mutlu yaşayacağımız bir iklimi arıyoruz fakat bulamıyoruz. Böyle bir hayatı bize dayatan kültürü tüketiyoruz. Hep daha fazlasını, daha iyisini, daha güzelini bize dayatan kültür içinde doğuyor, yoğruluyor ve bu kültürle hayatımızı tüketiyoruz. Çocuklarımıza da bunları öğretiyor ve bu şekilde yaşlanıyoruz. Aslında milletimiz, kanaatkârdır, uyumlu olmakla birlikte  mutluluğa çok yatkındır. Dış dünyanın dayattığı küresel kültüre uymuşuz. Bir türlü kendimiz olamamışız. Küresel dalgaya karşı  koyamıyoruz. Bu kültür bizi başarılı ve mutlu bir hayattan koparıyor…

Aslında küresel dalga bize uymuyorsa, kendi kültürümüzü kendi tarzımızı ve kendi sitilimizi, kendi kültür mirasımızı yeniden inşa ederek mutlu yaşayabiliriz. Bunu başarmak, dimdik ayakta kalabilmek için kendi sade ve mütevazı halimize, özümüze dönmemiz  yeterli olacaktır. Hayatımızı kendimiz yönetmek zorundayız. Bunu başaramazsak; kendimizi, başarılarımızı, arzularımızı, mutluluklarımızı, maddi bir hayatın altına gömeriz. Her geçen gün biraz daha derinlere…