ABDULBAKİ MURAT (Bahçelievler Şehit Mehmet Karaaslan İHL Müdürü)


YETİM KARDEŞ (II)


“Yetim” in Yetimi…

Büceyr…

Kutsal Beldenin gariplerinden bir tanesi…

Ama ne garip, ne kadar şanslı bir mazlum…

Kadim şehrin dar sokaklarında akranlarıyla beraberken, yaşıtları güzel elbiselerini giymişler hem oynuyorlar hem de babalarını bekliyorlardı…

Onlar biraz sonra ellerine kondurulacak olan hediyelerin hayalleri ile sağa sola koşuşurken Küçük Büceyr oturduğu kayanın üzerinde mahzun gözlerle oynayan yaşıtlarını izliyordu.

Büceyr’in üstü başı darmadağınık, ayakkabıları delik deşik, saçları karmakarışıktı.

Bayram sabahıydı. Namazdan çıkan insanlar, oynayan miniklerin yanından geçerlerken çocuklar babalarına doğru sevinçle koşuyorlar, şefkatle sarılıyorlar ve onların ellerini öpüyorlardı.

Biraz sonra herkes bir yana dağılmış görünmez olmuştu adeta. Etrafta Büceyr’den başka kimsecikler kalmamıştı. Tek kalan Büceyr bir filmin ağırlaştırılmış kareleri gibi sağa sola ümitsizce bakıyor ve şefkat özlemiyle yanıp tutuşuyordu.

Babasını hayal ediyordu…

Yumuşacık ellerini, merhametle bakan gözlerini, onun sığınılacak kucağını sıcacık şefkat ve merhametini düşlüyordu.

Büceyr nereden bilebilirdi ki dünya tarihinin en bahtı açık yetimi olacağını. Birazdan bir şefkatli el dokundu Büceyr’in mağdur sinesine ve yine en şefkatli sözler dökülüverdi bir mübarek ağzından:

-Güzel çocuk, neden üzülüyorsun? Yalnız kalmana, böyle hüzünlenmene sebep olan şey nedir acaba?

Büceyr ağlamaklı bir ses tonuyla:

-Babam Uhut’ta şehit oldu. Yetimim ben, dedi.

Yetimleri en iyi anlayabilecek kişi olan Sevgili, Küçük Büceyr’in saçlarını okşadı, şefkatli gözlerle ona baktı ve:

-Haydi bizim eve gidelim mi? Bu gün bayram, istemez misin Aişe senin annen olsun Fatıma kardeşin. Ben de baban olayım.

Rasul yolda giderken Büceyr’in ismini müjde getiren anlamında Beşir yaptı. Rasulullah’ın evinde ona yeni kıyafetler giydirildi, saçları tarandı, karnı doyuruldu. Beşir’in gözleri ışıldıyordu, dünyası değişmişti bir anda. Sabahki üzgün, mahzun, sıkıntılı Büceyr gitmiş yerine cıvıl cıvıl bir Beşir gelmişti.

Yeni kıyafetleriyle mahallede oynayan çocukların arasına dalan Beşir’e diğer arkadaşları da şaşırmışlar ve:

-Sen biraz önce şu taşın üstünde ağlarcasına oturuyordun, “ne oldu sana böyle?” diye soruyorlardı.

O da:

-Yetim idim Hz. Muhammed babam, Aişe annem oldu. Karnım aç idi doydum, yeni kıyafetler giydim, diyordu.

Beşir yeni ailesini o kadar çok sevmişti ki Peygamberimiz’in vefatına kadar ondan hiç ayrılmadı. Ve zaman sonra İki Cihanın Sevgilisi, Rabbi’ne kavuşunca Beşir şöyle ağlıyordu:

-Asıl şimdi yetim kaldım! Asıl şimdi garip kaldım!

Beşir’in ağlayan halini görenler Peygamber Efendimiz’in “Yetime bakan kimse ile ben Cennette iki parmak gibi yan yanayız” sözü